Camilerimiz İslam dinine mensup her Müslüman için önemli bir yer tutar. Camilerimizin iç ve dışına bakıldığında her noktasında ayrı bir ihtişamın var olduğunu görebiliriz. Camilerimizi bir bütün olarak göz önünde bulundurduğumuzda ise kuşkusuz en ihtişamlı unsurlarından biri minareleridir. Minareler camilerimizin karakteristik yapılarını da kuvvetlendirirken günümüzde gelişim gösteren çelik minare sektörü camilerimize değer katmaya devam ediyorlar.

 

Müslümanlığın dünya topraklarında yayılmaya başladığı günlerde ibadet mekanlarının minareleri yoktu. Ezanlar ibadet mekanlarının dışında ve yüksek bir yerden okunurdu. İlk minarenin hicri 58 senesinde Eshab-ı Kiramdan Hazret-i Muaviye’nin emriyle, Mısır Valisi Mesleme Bin Mahled tarafından yaptırıldığı bilinir.

 

Minareden ilk ezan ise Mısır Valisi Mesleme Bin Mahled kardeşi Müezzin Serahbil Bin Amire’nin okuduğu bilinmektedir. Kutsal topraklarımız olan Medine’de ilk ezan okuyan Hazret-i Bilal-i Habeşi, Mekke’de ise Labbib bin Abdurrahman olarak bilinmektedir.

 

Müslümanlığın dünya toprakları üzerinde giderek yayılmasıyla beraber ibadet mekanları çoğalmış ve inşa edilen ibadet mekanlarına minareler inşa edilmeye başlanmıştır. Tarihsel süreçte minare kültürü ve mimarisi de giderek zenginleşmiştir. Milletler minare inşasında kendi karakteristik özelliklerini minarelere de yansıtmışlardır.

 

Tarihin akışında teknolojik gelişmelere ve artan imkanlara bağlı olarak minare yapımında farklı yol ve yöntemler izlenmiştir. Minareler genellikle taştan, ağaçtan inşa edilirken tuğladan da inşa edilmişlerdir. Yakın tarihimizde betonarme olarak inşa edilen minareler artık günümüzde çelikten inşa edilebilmektedirler.

 

Çelik minare çeşitleri diğer türlerine göre daha dayanıklı ve uzun ömürlü olmalarıyla avantaj sunarlar. Ayrıca hızlı ve kolay kurulum imkanı sağlayan minareler zamandan tasarruf sundukları gibi ekonomik olarakta uygun olmalarıyla alternatiflerine oranla daha çok tercih edilirler.